Saim Aşçı
Otonom Sürüşlü Araçlar Yönetmeliği Görüş Seti
• Otonom sürüş konusu hem teknik hem de hukuksal boyutlarıyla ele alınması gereken bir konu. Dünya çapında henüz bir mutabakat sağlanmayan teknolojik alt yapılar söz konusu. İnsana ihtiyaç duymayan araçlar büyük bir konfor getirdiği gibi tüm ekosistemi değiştirecek birçok girdiyi de beraberinde getiriyor. Gelecekte paylaşımlı araç ekonomisini de geliştireceğini öngörüyoruz.
• İleri sürüş destek sistemleriyle yeni araçlarda otonom sürüşe adaptasyona başlamış olduk. Otonom sürüş teknolojisinin en çok adapte edildiği araçlar ise elektrikli araçlar, sürüş güvenliği de irdelenmesi gereken en önemli konu. Araç üreticileri yol ve trafik şartları mı akıllı olmalı, araç mı akıllı olmalı hususunda henüz mutabakata varmış değil.
• Bir diğer konu otonom sürüş kamera yöntemiyle mi yoksa GPS ile mi yönetilmeli konusu, ki Tesla kamera seçeneğini tercih eden üreticilerden. Lidarı veya sensörleri kullanan üreticiler de mevcut. Dolayısıyla Çarpışma Önleme Sistemi, Şerit Takip Sistemi gibi sistemler otonom sürüşün aslında bir parçası. Artık yeni birçok otomobil düşük hızlı seyirlerde dur-kalklarda zaten otonom sürüşü kullanıyor. Togg da bu otomobillerden biri. Tamamen sürücüsüz otonom konusunda halen testler devam ediyor. Ancak sürücüsüz araçlara uyum sağlayan bir ülke henüz yok.
• Bu araçlardaki olası kaza durumlarını yorumlayacak ve regüle edecek hukuki bir altyapıya ihtiyaç olduğundan yönetmelik önemli bir gelişme olarak karşımıza çıkıyor. Yayınlanan yönetmelik teknik boyutta tanımlama ve tespitte çok değerli. Diğer yandan Çıkan yönetmeliğin teknik detaylar ve kısaltmalar dışında nihai tüketicinin de anlayabileceği minvalde, sadeleştirilmiş şekliyle de ifade edilmesi ayrıca önem taşıyor.
• Hukuki süreci başlatmak adına da çok değerli bir gelişme. Avrupa mutabakatları çerçevesinde artık araç parkının ve yollardaki dinamik sürüşlerin nereye evrileceği konusunda önemli bir işaret olarak değerlendiriyoruz. Eşzamanlı olarak Avrupa’da da tanımlanmaya çalışılıyor. En basitinden el işaretiyle açılan bir kapı da otonom sürüşün bir parçası, el işaretiyle aracın kapılarını açarken bir motosikletin size çarpması, hukuki bir konu. Veya otonom sürüşle ilerlerken trafik ışıklarından kaynaklı bir durumda karşıdan gelen bir araçla çarpıştınız, bu gibi binlerce senaryo ortaya çıkacaktır. Bu hukuki zemini çok iyi tanımlamak gerekiyor. Ekosistem anlamında değerlendirmek gerekiyor.
• Örneğin aşırı güneşte veya parlaklıkta kamera algılayabilir, GPS’i hava şartları etkileyebilir, sensörler arızalanabilir, lidarlar bazı riskleri göremeyebilir. Otonom sürüşle ilgili olarak ekosistemi ve hukuki zemini oturtmak gerekiyor. Akıllı yollar konusu ön planda olacaktır. Her üretici ve her ülke kendi ekosistemini kullanmaya çalışıyor. Bugün konuştuğumuz bu konular mevzuat olarak karşımıza çıksa da ilerleyen yıllarda ete kemiğe bürünmüş biçimde karşımıza çıkacak. Belirli markaların belirli il ve ilçelerde, belirli güzergahlarda ve saatlerde otonomu desteklediğini göreceğiz. 5G’nin beklenmesindeki nedenlerden biri de araçlardaki bağlanabilirlik. Nokta atışı öngörüyle otomobile destek verebiliyor. Siber güvenlik konusu da karşımıza çıkacak.
• 2030-35 kırılma yıllarına kadar, otonom sürüşle birlikte 300-400 milyar gelir elde edecek yeni bir pazarın oluşacağı öngörülüyor. Ancak bu sürüş tipini benimseme oranı tüketici nezdinde henüz çok düşük. 2030’a kadar binek otomobillerden sadece yüzde 4’ünün 3. Seviye otonom sürüşe sahip olacağı, 2035’te ancak yüzde 17-18 seviyelerine ulaşabileceği görülüyor. Arz-talep dengesine baktığımızda dijitalleşmenin katkısıyla maksimum yüzde 20’lere ulaşabileceğini söyleyebiliriz. Orta düzey otonom sürüşün ise 2035’e kadar yüzde 40’lara kadar çıkacağı araştırmalarda dikkat çeken farklı bir nokta. Bu senaryolar alt metni olan bilimsel verilere dayanıyor. Premium araç üreticileri zaten otonom sürüşe hazır olacak bütün donanımları araçlarına entegre etti, sadece yazılım yükseltmeyle otonom sürüşe erişecekler. 2030’a kadar zayıf giden bir trendin akabinde 2035 itibarıyla farklı bir manzara bizi bekliyor. Her 3 araçtan 1’ini otonom olarak görebileceğiz. Var olan yarı otonom sürüşlerle adapte olan kullanıcılar, araçla geçirdikleri vakti daha iyi değerlendirmek için tam otonomu talep edecek. Akademik üniversite araştırmalarında gördüğümüz kadarıyla park etmeden sıkışık trafikte ilerlemeye, verimli yakıt tüketimine değin önemli bir ilgi var.
• Bu araçlar yeni yönetmelikte de ifade edildiği gibi çift modlu olarak tanımlanıyor, yani manuel veya otonom. Bizim coğrafyamızda veya Ortadoğu gibi ülkelerde tek başına otonom sürüşlü araçlar şu an için radikal ve iddialı olur. Çünkü ekosistem sadece aracı yeterli görmüyor, yolun, tabelanın akıllı olması, hatta sürücü bilincinin de yüksek seviyede olması gerekiyor.
Motor Aşin CEO’su Saim Aşçı
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.